İşte Sergen Yalçın’ın açıklamaları:

“O kadar çok konuşulacak husus var ki… Karıştırmak istemiyorum. Son hafta, 10 günlük müddette toplumsal medyada ve sitelerde ağzımdan yazılan açıklamaların tamamı yalandır”

“HİÇBİR GÖRÜŞME VE MUTABAKAT OLMAMIŞTIR”

“En büyük sorun, insanın her şeyini alabilirsiniz lakin prestijini alamazsınız. Almaya da cüret etmeyin zati, çok sert karşılık görürsünüz. Benim vereceğim yanıtlar, konuşmalar o yazılanlar üzere olmaz. Ben isim vererek konuşurum. Bir insanın hızına söylemeyeceğim bir şeyi gerisinden söylemem. Yapılan haberleri tamamı palavradır. Benimle hiçbir alakası yoktur. Hiçbir görüşme ve muahede olmamıştır. Yeni bir hoca geldi. Başarılı bir hoca geldi. Benim adımın bu çeşit şeylerin içinde olmasını istemiyorum. Beşiktaş çok büyük topluluk. 100. yılda şampiyonluk golünü attığım topluluk. Ağzımdan duymadığınız sürece inanmayın.”

“İTİBAR ZEDELEMEK!”
Ben çok o mecrada (sosyal medya) çok ilgim yok lakin bize de söylüyorlar. Daima ağzımızdan haberler… Bu biçim haberler yazdırılıyor mu diye düşünüyorum. Prestij zedelemek. Aslında vazifesi bıraktıktan sonraki en büyük hüznüm bu prestij zedelemek…

NEDEN AÇIKLAMA YAPMADI?

Benim yapacağım açıklama, kulübün önüne geçmek olur. Buna gerek yok. Bizim işimizde muvaffakiyet ve başarısızlık esasen kardeş cümleler. Dünyada her yerde başarılı olan bir teknik yönetici var mı? Lakin biz ülke insanı olarak çok duygusalız, bunlardan çok etkileniyoruz. Biz her şeyi çok abartıyoruz.

Şampiyonlar Ligi kuraları çekildiğinde kümemizin çok sıkıntı olduğunu, kümedeki kadroların Şampiyonlar Ligi’nin gediklisi olduğunu, sıkıntı bir kura çektiğimizi anlatmaya çalıştım. Lakin biz bu kümeden çıkarız, kolay küme. Bu mentalite ile gittiğinde başarısızlığın sonuçları çok ağır oluyor. Biz bu kümeden rahat çıkarız diye inandırırsan, o kümeden çıkamayınca sana getirisi çok fazla olur. Ben bunu anlattım en başında.

“BUNLARIN 10 LEVEL ÜSTÜNDE”

Kimseyi eleştirmek için söylemiyorum. Trabzonspor Kopenhag ile oynadı, geçemedi. Fenerbahçe, Dinamo Kiev ile oynadı, geçemedi. Bizim oynadığımız gruplar bunların 10 level üstünde. Avrupa’da Şampiyonlar Ligi’nde bizim ülkemizden bir kadronun çıkıp kıymetli kademelere çıkması şu basamakta çok sıkıntı. Orada çok öteki oyun oynanıyor. Çok farklı oyuncular var.

“BİR MAÇTA 13 SAKAT VERDİM”

Dortmund maçından sonra 13 tane sakat verdik. Hafta sonu lig maçı oynuyoruz, galiba Malatyaspor, rahat bir maçtı, 3-0 kazandık. O maçın temposuna ve topun oyunda kaldığı müddete bakıyorsun, 3 gün sonra Dortmund maçına çıkıyorsun. O maçın temposuna ve topun oyunda kaldığı mühlete bakıyorsun birbiriyle alakası yok. En az 20 dakika fazla. Hakemler düdük çalmıyor. Bu oyunun temposunu üst çıkartıyor. Ekip o tempoya alışık olmadığı için 3 gün sonra patlaklar ortaya çıkıyor. Bunun kondisyonla, idmanla ilgisi yok”

“HER TARAF TEKNİK YÖNETİCİ DOLU”

Şampiyonlar Ligi’nde en büyük kusurum şu; gruba güvendiğim için, kora kor oynattım. Dortmund, biz de oynayacağız dedim. En büyük yanlışım buydu. Diğer bir oyun oynatabilirdim. Oyunsal taktikten bahsediyorum. Önde bastım, Dortmund birinci atakta 37. dakikada gol attı. Kendi tenkidimizi yaptığımızda onu bir yanılgı olarak gördüm. Bekletirim kadrosu 40 metrenin içine alırım oyuncuları orada bekletirim, kontra oynatırım. Bu en kolay iştir. Biz yıllarca bu türlü oynadık. Anadolu ekipleri ile büyük ekipler oynarken görürsünüz aslında. Bu da bir taktiktir. Biz yargılamayı o kadar çok seviyoruz ki, her şeyi yargılıyoruz. İş ahlakımızı yargılıyoruz, iş disiplinimizi yargılıyoruz. Futbol olarak ortaya bir şey koytmuyoruz fakat konuşma ve yargılamada bir numarayız. Her şeyi çok düzgün biliyoruz. Her taraf teknik yönetici dolu. İşler berbat gittiğinde ortada kimse yok. İşler uygun gittiği vakit herkes piyasada.

“ANTRENMANIMI ELEŞTİRİYORLAR!”

Oyunu eleştir, benim teknik yöneticiliğimi de eleştirebilirsin. Ben çok büyük teknik yöneticim demiyorum ki.. Lakin idmanı eleştiremezsin, oyunu eleştirebilirsin, çıkan kadroyu, atılımları eleştirebilirsin, ancak idmanı eleştiremezsin görmüyorsun zira. Bilmediğin bahislerde konuşuyorsun. Duyum aldım diye konuşamazsın.

“ÇALIŞMADIM, ÇAY KAHVE İÇTİM!”

“Sporting maçında adamların yaptığı tertipleri biliyoruz, kadroya izlettik. Tahlil ettik. Her türlü hazırlığı yaptık. Adam yan topu kesiyor, biri çıkıp kafayı vurursa buna tedbir alamazsın. Çok nettir. Biz yıllarca gol attık, bize niçin tedbir almadılar Ondan sonra tahlil yapmadınız mı ondan sonra? Tahlil yapmadık, tesiste bütün gün çay kahve içiyoruz. Gelen giden konuklar oluyor. Orası bizim cümbüş yerimiz.

“BEN İŞİN DEKOR KISMINDA DEĞİLİM”

Ben idmana drone getirip çekip basına servis etmiyorum. Sahanın ortasına televizyon koymuyorum. Dekor yapmıyorum. Bizim o denli bir çalışma sistemimiz yok. Biz işin dekor kısmında değiliz. Biz çalışıyoruz. Bizim bir işimiz var bunu dışarıdaki insanlara göstermek zorunda değiliz. Değerli bir görevdeyiz ve özel bir iş yapıyoruz. İşimize bağlı olmamız gerekiyor. Bunlar algıdır. Algıyı yaparsın, sana ne kadar katkısı olabilir bilemem. Benim reklam yapmak hoşuma gitmiyor. İş yapmak daha çok hoşuma gidiyor.

“KİMSE BENİM MAZERETİMİ DİNLEMEZ”

Benim işim mazeret üretmek değil. Ben tahlil üretirim. Ben teknik yöneticilik yapıyorum, mazeret üretemem, maçtan sonra 7 tane oyuncu yoktu diyemem. Büyük grup hocasısın kalanlarla oynarsın. Mazeret üretmeyi çok seven biri değilim. Lakin en kıymetli boyutu taraftar boyutu. Şahısların hiçbir değeri yok. Değerli olan topluluk ve taraftarlardır. Topluluğun da gerçek sahibi taraftardır. Bağımlı olduğumuz yer orası olmalı. Beşiktaş’ta teknik yönetici Sergen olur, Ahmet olur, Mehmet olur, İsmail olur, daima birileri geçer. Değerli olan kaldığın süreçte ne yaptığın. Sen neleri başardın?

“ŞAMPİYON YAPMAK MUVAFFAKİYET DEĞİL”

Beşiktaş’ı şampiyon yapmayı muvaffakiyet olarak görmüyorum. Takım hiç değerli değil. Bir büyük ekibi şampiyon yapmak çok büyük muvaffakiyet değildir. Zati döneme yüzde 25 ile başlıyorsun. Bugün Anadolu grubunda başladığın vakit o denli bir bahtın yok. Yüzde 25’le başlıyorsun, değerli olan nasıl şampiyon yaptığın, ekonomiyi nasıl kullandın, kulübü ne kadar korudun, genç oyuncuları nasıl çıkardın. Bunlar değerli. Benim muvaffakiyetim bu. Benim muvaffakiyetim genç oyuncular. Genç oyuncular projesini tek başıma ben hazırladım her şeyini.

“BEN KENDİM GİTMEDİM”

Ayrıldıktan sonra hiç konuşmama karşın, toplumsal medyada ve sitelerde çok enteresan haberler görüyorum. İtibarsızlaştırma haberleri. “Hocayı biz göndermedik, kendisi gitti” Hoca kendisi neden gitsin, 3 tane kupa almış niçin gitsin? Kendini güçlü görse masraf mi? Tazminat almadım, bana dediler ki 10 sene kontrat yapacağım Alex Fergusun üzere, gitme. 10 sene kal. Siz Türkiye’de bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyorsunuz dedim. O yüzden hiç gerek yok. Bir sene kontrat yapalım, tazminat yazmayalım. Kulübü bağlamayalım. Ben ne futbolcu ne teknik yönetici olarak çalıştığım hiçbir kulüpte tazminat almadım. Benim imale uygun değil.

“TARAFTAR BANA ‘GEL’ DEDİ, GELDİM”

Taraftarla beni karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Taraftar bana gel demiş, gelmişim. İmza atmayacağım demişim, taraftar benim kapımın önüne gelmiş 5 bin kişi, bana demişler ki imza at, ben imza atmışım. O taraftarlar beni karşı karşıya getirebilir misiniz? Bunu birileri yapıyor. Bilmiyorum nereden olduğunu. Bu yansıları aldığım için söylüyorum.

“2.5 SENE NEFES ALAMADIM”

Güzel şeyleri konuşalım. Göztepe maçındaki verilen 5 dakikalık uzatmayı konuşalım. Orada yaşadıklarımızı konuşalım. Tahminen de hayatımızın en büyük memnunluğunu konuşalım. Onu anlatamıyoruz. Başarısız olmuşuz, işler makus gitmiş. İşler her vakit makus masraf. Her sene tıpkı grup mı kupayı alıyor? Geldik bir sürü şey yaptık. Kupalar kazandık. Pandemi devrinde gecemiz gündüzümüz mahvolduk çalışmaktan. Pandemi devrinde ferdî idmanlar, özel idmanlar, nefes alacak vaktimiz yok. 2.5 sene boyunca nefes alamadık, durmadan çalıştık. Bunun karşılığında bunları görünce üzülüyorum.

“BENİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Biz emek verdik, biz uğraş ettik. Niçin biz bunların karşılığında bunları görmek zorundayız. Hocaya teşekkür edersin, hoca ayrıldı tek söz etmedi. Bir hoca daha ne yapabilir? Çıkıp kimseyi suçlamadım. Benim kendimi kurtaracağım bir şey yok ortada. Benim işim bu, teknik yöneticim. Bugün başarılı olurum, yarın olamam. Guardiola için de Klopp için de geçerli bu. Çok doğaldır bu işte. En çok üzüldüğüm hususlar taraftara beni makus gösterme eforu ve itibarsızlaştırma. Ekip kaybedince bizden daha fazla kim üzülebilir.

“GİRESUN’DA ÇOK ÜZÜLDÜM”

En çok Giresunspor maçında üzüldüm. İçeride 4-0 kaybettik. Konsantrasyonumuzu kaybettik.

“ALTYAPI OPERASYONUNU BEN KURDUM”

Şampiyon olduğumuz yılın başında, lider genç oyunculara öncelik vermek zorundayız maddi külfetten ötürü. Genç oyunculara yatırım yapmak zorundayız dedi. Ben de yapalım dedim. Nasıl yaparız derken, biz Mehmet Hoca’yı altyapının başına koyduk. A2 Ekibi büsbütün bana bağlı, ben Mehmet Hoca’ya, onların başına da Başkan ve Serdar Hocaları koydum. Ortaya da Ozan ve Gürsu hocaları koydum irtibat noktalarına. Benim atletik performans hocam ile onlarınkileri oturttum. Aşağıdan gelen oyuncuların fizik olarak çok yetersiz. Onların bize fizik olarak kâfi biçimde gelmeleri gerekiyor. Ajax falan da oynattığımız Berkay’lar var. 6-7 oyuncuya yıllık program yazdık. Ben genç nesli üst hazırlamayı planlıyordum. 4-5 tane de dışarıdan oyuncu alırsak, hem kulübü çok fazla maddi külfete sokmayacağız hem de genç oyuncularla yola devam edeceğiz planı vardı başımda.

“EMİRHAN’I GÖNDERİN ÜSTE DEDİM”

Takım ısınmada, ben de üstten A2 Kadro’nun idman maçını seyrediyorum. Bir 10 dakika falan seyrettim, gözüme Emirhan takıldı. Bu çocuk kim, neden üst gelmiyor, dedim. Alttakiler üzere zayıf değil, süratli, temposu düzgün. Bunu bize idmana gönderin üste dedim. Ben üst aldım A grup idmanına. Skhupi maçında içeri attım yarım saat. Orada biraz kendini gösterdi. Bu anlattıklarımın gerisini görmek bize nasip olmadı. Bu oyuncularla ilgili bütün sistemi, projeyi, nasıl çalışacaklarını yapan bizim grup. Ondan sonra ne olduğunu bilmiyorum. Herhalde devam ediyordur. Pandemi periyodundan bunları yapmaya başladık.

“BAŞKANLA ARAMDA SORUN YOK”

Başkanla (Ahmet Parıltı Çebi) aramız güzel, ortamızda bir sorun yok. Çok başarılı olduğum yerlerden de ayrıldım. Dostluk diğer bir şey, iş öbür bir şey. İş manasında ayrılabiliriz, bunlar çok olağan. Bu bizim özel hayatımızı etkilememeli.

“BUNLAR OLAĞAN HABERLER DEĞİL”

Sergen Hoca, dönem başı kampını iptal etti dediler. Bu haberler şuurlu yapılan haberler, olağan haberler değil. Dönem başında İspanya’ya gidiyoruz, 12-13 gün kalacağız. 4 tane hazırlık maçımız var. Biz gitmeden evvel pandemi patladı. Bütün programlar iptal oldu. Bütün programı iptal etmek zorunda kaldık. Bunu basına da açıkladık. Seyahat talihimiz olmayabilirdi, çok zorlanacaktık ve iptal attık. Biz şampiyon olduğumuz dönemin sezon başı kampını da Ümraniye’de yaptık. Bu türlü bir habere ne gerek yok. İtibarsızlaştırma derken, bunları anlatmaya çalıştım.

“ABOUBAKAR BENCE O KADAR SAKAT DEĞİLDİ”

“Aboubakar sahiden sakat mıydı?”

“Bilemiyorum onu çok. Bence o kadar ağır sakat değildi. Oynayamayacak kadar sakat değildi. Sakatlığı vardı, tahminen 2-3 maç oynayamayacak kadar lakin 12 maç falan değildi. Cenk de sakatlandı. Ben dönem başında Gökhan Töre’yi aldım, neden aldın dediler. Gördünüz mü neden aldım. Biz Gökhan Töre ile şampiyon olduk. Biz işimizde biraz geleceği görmek zorundayız. Tıpkı şey Welliton’u aldığımda da oldu.

“PJANIC, ALLI’DEN DAHA İYİ”

Pjanic, çok karakterli, çok yeterli bir oyuncu. Avrupa’da zati üst seviye yıllarca oynamış bir oyuncu. Beklentiye yanıt vermedi lakin oyunculuğu ve karakteri çok tartışılacak bir şey değil. Bence Dele Alli o konumda bir oyuncu değil. Barcelona bir sene evvel 60 milyon euro’ya almış ve bedavaya veriyorlar, Pjanic’e hatır der misin?

“PREMIER LİG’DEN ALIYORSAN AL”

Premier Lig’den gelecek her oyuncuyu alırım. Premier Lig’den bir oyuncu alıyorsan al. İdareye de Premier Lig’den oyuncu alacaksanız, bana sormayın dedim.

“TEIXERA GELİNCE ORTALIK YIKILDI”

Alex Teixeira’ya kim hayır der? Geldiğinde ortalık yıkıldı. Oyuncu performans veremediği vakit o da olağan. Eleştiriyi de alacaksın. Biz de futbol oynadık, eleştiriyi alacaksın. Bu işin gerçeği, ruhu. Buna hazırlıklı olacaksın.

“PLANSIZ HAREKET ETTİK

Dönem bitti, İzmir’de iki tane final oynadık. Bu mühlet boyunca, ben imza attığım güne kadar hiçbir planlama, konuşma yapmadık. Geldik, imza attık, 2 gün sonra idmanlar başladı. Bu kadar plansız hareket ettiğin senede başarılı olma ihtimalin düşük. Bu iş çantada keklik değil, sıkıntı bir iş. Emek sarf edeceğin bir iş. Şampiyonluk sürecinde o denli kasvetler yaşadık…

“KENARDA OYUNCU YOK, ATAK YAPAMIYORUM”

Kasımpaşa maçında 1-0 yenikdik. 1-0 mağlubuz, elimden bir şey gelmiyor. Oyuna tesir edip skoru değiştirecek bir atılım yapma talihimiz yok. Bunu anlatamıyorsun. En üzücü tarafı bu. Biz bunu kimseye anlatamıyoruz. Belirli bir yerden sonra sen de kopuyorsun. Ben esasen o yüzden vazifesi bıraktım.

“1 SENE TELEFONUMU AÇMADIM”

Ben bir sene telefonlarımı açmadım, kapattım. Sessiz sedasız, başarısız olduysak bırakırız. Çok kıymetli değil.

“BIRAKMAK ZORUNDA KALDIM, YIPRANDIM”

Ben taraftara şöyle bir umut verdim; Siz bırak demediğiniz sürece, misyonu bırakmayacağım dedim lakin bırakmak zorunda kaldım. Yıprandım zira. Biz duygusal insanlarız. Biz üzülüyoruz ve belirli edemiyoruz. Meskene gidince bunu kendi kendimize yaşıyoruz.

“HEYECANDAN ÖLÜYORDUM”

5 günde 2 final maçına çıkıyoruz. Teknik yöneticilik hayatımızda birinci kere maksada oynayan bir toplulukta çalışıyoruz. 2 kupayı da 5 günde alabiliriz ya da hiçbir şey alamayıp, rafa koyulabiliriz. Maç günü, heyecandan ölüyoruz. Elimiz ayağımız titriyor ancak oyuncuya aşikâr edemiyoruz bunu. Oyuncuya belirli edersem, oyuncunun üzerine gelecek bu. Aslında siz şampiyonsunuz diye konuşuyoruz. Son 5 dakikanın bize nasıl geçtiğini sor. Ondan sonra yaşadıklarımızı sor. Bunları anlatamıyoruz bir yerde.

“İMZA ATMAYACAĞIM DEDİM, TARAFTAR GELDİ”

Taraftar kapıma 5 bin kişi geldi. Kapımın önüne. O da benim yanılgımdı. İdareye imza atmayacağımı bildirdim. Evvelce söyledim idareye çalışmayacağımı. Ondan sonra imza attım. O yüzden beni taraftarla karşı karşıya getiremiyorsunuz diyorum. O yüzden bu üslup haberleri yapmak yanlış.

“ŞENOL GÜNEŞ İNŞALLAH BAŞARILI OLUR”

Bugün Beşiktaş’a kim geldi, Şenol Güneş. Allah yardımcısı olsun, inşallah çok başarılı olur. Çok uygun yerlere getirir Beşiktaş’ı. Ben bu türlü düşünen bir beşerim. Ben öbür insanların başarısızlıkların nemalanan biri değilim. Beşiktaş başarısız olsun niçin isteyeyim? İnşallah çok başarılı olur. Çok düzgün kadro kuruldu. Premier Lig’den oyuncular alındı. Şampiyonluğun en büyük adayı. Fakat beni bu işlerin içine sokmayın. Ben yokum bu işlerde. Ben bu işlerin içinde olmayayım.

“KATAR’DAN TÜRKİYE’DEN TEKLİFLER GELDİ”

Ayrıldıktan sonra 4-5 tane teklif geldi bana. La Liga’dan falan değil, Katar falan oradan 1-2 teklif geldi. Türkiye’den de 1-2 teklif geldi. 3 büyük gruptan teklif gelmedi. Ayrıldıktan sonra 7-8 ay anca kendimi toparladım. Survivor’a gittim, Dominik’e gittim. Tatile gittim.

“PAKET OLUYORDUK 6. HAFTADA”

Nasıl şampiyon olduk? Başarımız ne? Muvaffakiyetim şu; kulübe tek kuruş bonservis verdirmeden grup kurup şampiyon olmak. Ersin ve Rıdvan üzere oyuncuları oynatmak. Bu türlü bir riski almak. Kimse almaz bu riski. 19 yaşında kaleciyi kim oynatmış. Tahminen teknik direktörlüğümüz bitecek. Esasen paket oluyorduk 6. haftada. Neden makûs başladık? İdmanlara başladık, 5-6 gün sonra PAOK maçı çıktı. Lens’i sağ bek oynattım diye eleştirdiler beni. Bütün sene sağ bek oynattık, o vakit güzeldi sonra mı berbat? Ben bunlara kızıyorum.”

“ALTYAPININ DÜŞÜNCELERİNİ BİLİYORUM”

Altyapıdan geldiğim için ben altyapıdan gelen oyuncuların problemlerini biliyorum. Geldiğimde, genç kadroya ikinci sahayı bile vermiyorlar, o çocuklar nasıl A Kadro’ya çıkmayı hayal edecek? A Ekip neyden faydalanıyorsa, oradaki çocuklar onlardan faydalanacak dedim. Her şey eşit olacak dedim. Benim anlattığım her şey yüzde yüz doğru

“10 GOL YE, SEN OYNAYACAKSIN DEDİM”

Sezon başı başladık. Ersin ve Utku ile oynayacağım dedim. Yabancı kaleci almayacağız ve riski ben alıyorum dedim. Ersin’i çağırdım, “Kaleye seni koyacağım, istersen her maç 10 gol ye, sen oynayacaksın” dedim. 19 yaşında kolay değil. Bana bir hoca söylese, kalenin tamamını kaplarım, bırak kaleye geçmeyi. Bana idareden daima yabancı kaleci almayacağız mı diye geliyorlar. Almayacağım dedim. Risk benim riskim. Ersin ve Rıdvan tesiste kalıyordu. Neden kalıyorsunuz dedim. Gidin konutunuzda kalın, burası sizin iş yeriniz. İşe gelin ve gidin dedim.

“OYUNCU TESİSTE KALMASIN”

Oyuncuların tesislerde kalmasına karşıyım. Ben birinci geldiğim gün ne kadar yasak varsa kaldırdım. 3 milyon euro alan adama kola iç, içme der misin? Mane’ye sen kola içme diyebilir misin? Hangi bölümde yaşıyoruz, yasak neymiş? Nizamı bozmadığı sürece hiçbir ıstırap yok.

ABOUBAKAR İLE ANISI…

Sivas’a maça gittik. Aboubakar’a baskı yaptılar oyna diye, bu da oynadı. Hiçbir şey yapmıyor. Dakika 44 falan oldu, bir durum oldu, ayağını falan tutuyor, vuruldu mu bu dedim. Sakatlandım dersin içeri girersin. O denli bir hareketler yaptı ki… Güleceğim, kameralar çekiyor, rezil olacağız. Bir dakika sonra birinci yarı bitiyor. Bunları o vakitler konuşamıyoruz. Larin’in sakatlığı daha ağırdı lakin bir hafta sonra oynadı. Welinton, Göztepe maçının birinci yarısında soyunma odasına bir geldi, bileği şiş. Oynar o dedim. Ben alçı bandaj ile oynadım şampiyonluk maçında.

“SAHAYA DALIYORDUK AZ KALSIN”

Alanya’dayken Erzurum’la oynuyoruz. Penaltıcımız Cisse değil, diğeri. Penaltı oldu, aldı topu. Bırakın atsın dedim. Kaçırdı. Bir penaltı daha oldu, yeniden aldı. Yeniden kaçırdı. 3. penaltı oldu, yeniden aldı. Alana dalıyorduk az kalsın

“MİLYAR DOLARIN OLSA BUNU YAŞAYAMAZSIN”

Ben imza attım. Bana imza merasimi var dediler. Kim gelecek stada bizim imza merasimine? Sonraki gün kuyruk vardı. Biz şok olduk. İnanamadım. Ben taraftarın beni bu kadar sevdiğini bilsem, 10 sene gelirdim antrenörlüğe başlardım dedim. En çok memnun eden tarafı, taraftar gel dedi, geldik ve biz karşılığını verdik. Göztepe maçındaki uzatma 5 dakika, bize 50 sene üzere geldi. Maç 4.58 üzere bitti. O kadar saniye saydık. Biz inanamadık aslında. Bizim için o kadar büyük bir şey ki o dan. Bu türlü bir duyguyu bir daha ne vakit yaşayacaksın. Milyar doların olsa bu hisleri yaşayamazsın. Biz bu hisleri yaşadık. Kaç kişi yaşayabilir bu hisleri. Bu kadar düşüncenin içinde, bu kadar imkansızlığa karşın biz şampiyon olduk, bahis kapandı. Bunu kimse değiştiremez. Bütün kupaları aldık.”

“DAHA ÇOK KUPA KAZANIRIM”

Ben daha çok kupa kazanırım, bunu burada söyleyeyim. 10 sene sonra tekrar konuşuruz. Bizim takımımız daha çok kupa, şampiyonluk kazanır.