09 Ekim 2024 Çarşamba
Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı kömür ocağında 14 Ekim cuma günü saat 18:15’te meydana gelen ve 41 işçinin yaşamını yitirdiği patlamanın üzerinden 3 gün geçti.
Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın olaya ilişkin soruşturması sürerken, tartışma yaratacak bir durum ortaya çıktı. Patlamanın meydana geldiği ocakta şüpheli sıfatında görevlerine devam eden müessese müdürü ile diğer yöneticilerin madene girişlerde yetki kullanmaya devam ettiği öğrenildi.
ŞÜPHELİ MÜESSESE MÜDÜRÜ BAKAN BİLGİN’E EŞLİK ETTİ
Dün akşam 41 işçinin yaşamını yitirdiği maden ocağına giden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, maden sahasında uzmanlarla denetleme yaptı. Bilgin, incelemelerin ardından yetkililere, 4 müfettişle başlatılan teftişin ve soruşturmanın derinleştirilmesi talimatını verdi. Denetlemeye şüpheli pozisyonundaki Amasra Taşkömürü İşletme Müessese Müdürü Cihat Özdemir’in eşlik etmesi de dikkat çekti.
Soma davasında da avukatlık yapan ve şu anda Amasra’da görev yapan Bağımsız Maden İşçileri Sendikası avukatı Mürsel Ünder, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada bölgedeki ihmalleri anlattı.
“ORAYI HÂLÂ MÜESSESE MÜDÜRÜ YÖNETİYOR”
Ocakta patlamanın meydana geldiği yerin teknik ceza hukuku anlamında artık bir suç mahalli olduğunu belirten avukat Mürsel Ünder, “Suç mahalline ilişkin prosedüre göre hemen orası çevrilir, kapatılır ve savcılığın denetimine geçer. Normal usul budur. Burası da bir suç mahalli. Bu anlamda da oranın bir savcılık soruşturma makamının denetimine girmesi gerekiyor. Dün gittiğimizde bizzat tanık olduğumuz onun dışında çevreden aldığımız duyumlarda da orayı hâlâ müessese müdürü yönetiyor. Emniyet çalışanları dahil müessese müdürünün memuru gibi çalışıyorlar. Oraya girip girmeme, oraya kimlerin gireceği ne yapılacağı bütün meseleleri müessese müdürleri yapıyor. Müessese müdürü ve yönetici pozisyonundaki kişiler teknik olarak şu an şüpheli pozisyonundalar” dedi.
“İŞÇİ KATLİAMI YAŞANMAMIŞ GİBİ BİR SÜREÇ YÜRÜTÜLÜYOR”
Şüpheli konumundaki kişilerin suç mahallinden uzaklaştırılmasının da savcıların en temel sorumluluk ve görevlerinden birisi olduğunu, dile getiren Ünder “Bu kapsamda şüphelilerle ilgili kimlerin şüpheli olduğu, hangi görev pozisyonundakilerin şüpheli olduğuna dair herhangi bir işlem başlatılmadığı gibi bugüne kadar hâlâ aynı şekilde müessesede hiçbir işçi katliamı yaşanmamış gibi bir süreç yürütülüyor. Bu soruşturmanın güvenliği açısından çok tehlikeli bir süreç. Bunun bir an önce sonlandırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“DELİL KARARTILMA İHTİMALİ ÇOK YÜKSEK”
Delil karartma ihtimalinin çok yüksek bir ihtimal olduğunu söyleyen Ünder, “Orada çalışan polislerin savcılığın bir memuru gibi çalışması gerekiyor. Orada savcılığın verdiği talimata göre hareket etmeleri gerekirken, girmek isteyenlere ‘Müdür beyin talimatı var, içeriye alamıyoruz’ diyorlar. Bir yandan da televizyonlar da dahil birçok kişinin ocağın yangın olmayan bölümlerine girdiğini gördük. Bu bizi tedirgin eden bir durum. Orada defterler, kameralar, bilgisayar kayıtları var. Onun dışında başka deliller var. Delil karartılmaması ve soruşturmanın sağlıklı yürütülebilmesi için oranın bir an önce düzenlenmesi gerekiyor” dedi.
“TOPLUMSAL DAVALARDA ÇOK TANIK OLDUK”
Daha öncesinde girdiği toplumsal davalarda da buna benzer olumsuz olaylara tanık olduğunu ifade eden Ünder şöyle konuştu:
“Örneğin Hendek’teki havai fişek patlaması olayında işveren yakınları bilgisayarın kasasını çalmaya çalıştılar. Yine Soma davasında da sanıklar iş sağlığı güvenliğine ilişkin defterleri ‘Biz bunları düzelteceğiz, öyle vereceğiz’ diye 1 buçuk 2 yıl sonrasında ortaya çıkardılar. Çorlu’da da yine aynı şekilde trenlerdeki incelemeyi şüpheli pozisyonunda bulunacak kişilere yaptırdılar. O soruşturmanın güvenliği açısından soruşturma makamının, savcılığın ve savcılığın belirlediği memurların orada artık tasarrufta bulunması ve diğerlerinin de derhal uzaklaştırılması gerekiyor.”
SAYIŞTAY RAPORU ORTAYA ÇIKMIŞTI
Patlama sonrasında Sayıştay’ın ‘TTK 2019 Yılı Denetim Raporu‘nda, Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden için patlamanın yaşandığı -300 derinlikte ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin arttığı konusunda uyarı yaptığı ortaya çıkmıştı. TTK ise Sayıştay raporlarının haberleştirilmesini yalanlayarak dezenformasyon yapıldığını öne sürmüştü.